17 Eylül 2011 Cumartesi

20' li Yıllar Fantezisi...



Chicago ve Boston da "Mafia" nın kol gezdiği,
silah ve İçki kaçakçılığı ,Kadın ticareti ile geçimini sağlayan insanların,
ağırlıklı olarak İtalyan ve İrlanda kökenli ailelerin etrafında toplanıp,
"Güç kimde?" oyununu oynadıkları,
her nedense; kumarhanelerinde de müşterilerinin Jackpot'ları asla vuramadığı,
'' Racketeering ne zaman 
     "Protection Money" İsmini aldı? '' 
diye soran kişilerin sadece dönemin işletme sahipleri olduğu 
ve bu soruyu sorduktan sonra da fazla uzun yaşayamadıkları,
bir dönemde; siyah olduğunuzu ve ırk ayrımından kurtulabileceğiniz
tek mecranın müzikli mekanlar olduğunu varsayın..
İşte belkide bu neşe ve heves yani günü ve anı yaşama tutkusu,
öyle alelade bir günde hayatlarını bir "Thompson 1928" in yaylım ateşi 
altında kaybetmenin korkusuyla,
kelimenin tam anlamıyla "sıradışı" notalara dönüşüp insana veya daha yerinde bir tabirle
insanlığa bu "telaşlı" ama bir o kadarda "sabır" telkin eden müziği ve kültürü sundu...
Sadece kulak verin ve gözlerinizi kapayın..
Bakalım hangi ses diğerini daha çok bastırıcak?
Machine Gun Kelly'nin tamburalı Thompson 1928'i mi?
Yoksa bıyıkları daha o dönemde yeni terlemiş Earl Hines'ın piyano tuşelerimi?
....
Louis Armstrong'un da bazen dediği gibi;
"The Choice is yours"

U.E.

7 Eylül 2011 Çarşamba

İnansan da.. inanmasan da...



Saatler sürdü onun için inanabilmek,
inandırabilmenin ne kadar yorduğundan hiç bahsetmiyorum bile...
Sahte zihinlerin süslü edebiyatlarıyla kanmış hep kurak fikirlere...
Bildiği en gerçeğin
ona yalan olduğunun söylenmesi
acı verir mi sence kalbine?
Ne düşünürdü acaba susuz kalmış ruhunun derinliklerinde?
Oralarda biyerlerde bişeyler hep doğruydu onun için ya da doğru olmalıydı en azından ' ki şu an kendisinin bile yalan olabileceğini düşünmekten intiharın eşiğinde o saçma sapan kişiliği.
Neyseki intihar eden sadece kişiliği! Benliğine bir şans daha tanıdı yaşaması için... U.E.

Pişmemiş pişmanlık...


Pişman olmak sorumluluklarından,geçmişinden 
ve hatalarından bilinçli bir kaçıştır!!!
 Sadece zavallılar pişman olurlar!Güçlü olan pişman olmayacak kadar doğru olandır,
en -derin- hissiyatı pişmanlıkla değil, duygusuzluğa düşmanlıkla kazanırsın!!
Anlasalar da anlamasalar da doğruysan eğer,
ne pişman olursun,
 ne de başkalarının -sığ- hissiyatında boğulursun!! 
U.E.

5 Eylül 2011 Pazartesi

Kan Kokusu !!!


Ne zaman düşünürsün ölümü?
Gece yatarken burnuna gelen kokusu,
damağına yapışan tadı mı hatırlatır sana
buraların aslında ne kadar yalan olduğunu?
Kanın sana yaşamı anımsatırken hep,
neden şimdi ölümü getirdi aklına?
Birşeyler söylemek anlamlıysa esas şimdi sus!!
Çünkü ölüm kadar anlamsız olan da susmaktır..
Hep sorgular ya insan ölümün gerçekliğini..
Basit yaa cevabı,
Ölüm ne kadar gerçekse sen o kadar yalansın...
 U.E.

Zaman ?!


"Zaman" için sadece bi algı derler hep..
kimisi de yanılsama.. ,hatta kimi de 4. boyut der ona..
 hepsi boş...
Sevdiklerin seni bıraktığında ne başka şeylerle oyaladığın -algıların-unutturuyo herşeyi,
ne yanıldıkça yanılmaktan bıkmadığın -yanılsamaların- gösteriyo sana doğru olanı yapmayı,
 ne de -4ncü boyuta- kaçabiliyorsun bu algısızlık ve yanılsamaların seni her kovduğunda..
"Zaman" sadece gereksiz bi iştigal,
başka hiçbirşey değil... 
U.E.

3 Eylül 2011 Cumartesi

Hiç doğmamış umutların doğum gününü kutlamak...


Doğum günleri sahte bir neşe ve görsellikle kutlanan,bize doğumumuzu hatırlatan,
Yeni bir yıla ya da yeni bir yaşa kendimizi hazırladığımız o özel gün değildir,
Bu günü özel kılan rutin bir sevimsizlikle tekrarladığımız o eski yıllar da değildir..
Veya insanların bizi sosyal portallardan hatırlayıp attığı o gayri samimi iletilerde değil..
Yeni başlangıçlara nasıl ilk adımı attığımızdır.. düşün,uğraş,yoğunlaş bakalım bugününe değin geçen zamanına.. Neleri değiştirmek isterdin? ya da nelerden vazgeçmek isterdin hayatında?
Asıl doğum günlerin bunları düşündüğün günlerdir!!
Ya da kendine bunları düşünmen için izin verdiğin günler en azından..
Yoksa sürekli ağrı kesicilerle geçiştirdiğin mide bulantılarını hatırlarsın her doğduğunu sandığın günde ..
Yapay artık herşey..özensiz ve düşüncesizce yazılan cümlelerle hatırladığımızı sandığımız doğum günleriyle,
Aslında o insanlara herşeyin ne kadar yüzeysel ve anlamsız olduğunu hatırlattığımızın farkında mıyız?
Kimisi için hiç gelmeyen anne ve baba,
Kimisi için  gözyaşının üzerinde kuruduğu parlak jelatinli  paketler..
Kimisi içinde doyumsuzluğun anlam kazandığı,
Ama sevincinse anlamını kaybettiği armağan bolluğu,
Sen neyin peşindesin? neden ağlıyorsun her doğum gününde?
Doğum günüymüş!!
     Boş dünyanın boş işleri!  
 U.E.