25 Aralık 2011 Pazar

Belirli Belirsizlik..


Hayattan beklentilerinin acelesi var mıdır?
 asıl suç sen gibi yola çıkmamış olanda mıdır?
yoksa,
Senin gelecekten bir beklenti içine girmende mi?
Herşeyin en kolayı tercihsiz ve plansız olmak bu kesin!
Neden yarınları istiyorsunki,
O sen kadar yola çıkmamışken,
Ya da seninle aynı yola çıkmamışken.
Bağlanmaktan söz ederken 
en büyük korkusunun "bağlanmak" olduğundan 
söz etseydi eğer,
şimdi anlam verirdin sana her 
"beni yanlış anladın yine" dediğinde,
aslında O nu bir o kadar doğru anladığını ve anlamanın ne olduğunu birkez daha anladığını.
Bir anlam çıktıysa
Yarınlar,ümitler, inançlar,beklentiler,beklemek
Hepsi bir daha üzerinde uzun süre boyunca düşünmeyeceğin şeyler artık,
Birşeye en az sen kadar inanan birisiyle muktedir olursun!
İçindeki yaşama hevesin,yarınların,ümitlerin,düşüncelerin,heycanın ancak bu kadar hafife alınabilirdi..
Çocuk oyunu değil ki bu,
ya da söylenilenler,hayattan beklenenler hayal değil ki,
Alel acele olması korkutsun!
Birşeye sen kadar inanmayan seni o şeye nasıl senden daha çok inandırsın?
Neyi beklerken neyle karşılaştın bak!!!
Bazı şeylere gözleri kapalı inanmak lazım, 
işte asıl sorun söylenenlere,yaşanılanlara ,düşünülenlere,
beklenenlere sen kadar inanmamasında!!!
Sandığının aksine inançsız olan sen misin?
Yoksa O'mu?
Herşeyi sadece oluruna bırak Uğur..
Yaşasın görsün,öğrensin ve farkettiğinde...
GEÇ KALSIN!
Hepsi boş dünyanın boş işleri(ymiş) gerçekten!
Okyanusta azgın dalgalara tutunan küçük bir geminin ümidi kadar yarınların var!
U.E.

22 Aralık 2011 Perşembe

Derin Düşü(ş) - nce


Canın yanarken düşündün, ağlarken düşündün, üzülürken düşündün,
Gözlerinin içine bakarken düşündün, nefes alırken düşündün, kokusunu burnunda duyarken düşündün,
Sadece O varmış gibi düşündün,
saatlerce düşündün, yalnız o saniye düşündün,mutluyken düşündün, mutsuzken düşündün,
acı düşündün, tatlı düşündün, tüm varlığınla düşündün, sonsuzluğuyla düşündün, sonsuzluğunla düşündün,
inerken düşündün, çıkarken düşündün, batarken düşündün, düzlüğe çıkarken düşündün, gözyaşlarınla düşündün, gözyaşlarıyla düşündün, gülümseyerek düşündün,iç çekerek düşündün, severken düşündün, kızarken düşündün, düşerken düşündün, düşlerken düşündün,inanırken düşündün,detayların etrafında dolanırken düşündün, anlam verirken düşündün, anlarken düşündün, anlatırken düşündün,
anlayamazken düşündün,
ufka bakarken düşündün, gözlerini ufuktan alamazken düşündün,
ellerini tutarken düşündün, sarılırken düşündün, evine bırakırken düşündün,  yola çıkarken düşündün, konuşurken düşündün, Bağırırken düşündün,
Umutların varken düşündün, umudun yokken düşündün,
Hepsi bi yana,
evet hepsini düşündün
AMA
daha önce hiç
bugünkü gibi,
Düşünürken düşünmemiştin...
Düşünüyorsun ve düşünüyorken düşünüyorsun işte..
U.E.

24 Kasım 2011 Perşembe

Hissizlik yakarsa,

Bazen ne düşündüğünde detay vardır,
Ne güldüğünde, ne de bildiğinde..
Bazense empati bile yapamazsın,
Koştuğunu sanarken gerçeğin peşinde..
Bildiğin bilmediğinden çok mu sandın,
gördüğün görmediğinden azsa eğer,
kafa yormaya bile değer..
...
Bi bakmışsın uzun soluklu bir kavganın son saniyelerinde,
En sevdiğinin ellerinde,
ne bakışlar anlamlı artık, ne anlayışlar, ne de kaçışlar..
'O' nu düşünmek, 'O' olmaya çalışmak
Kimsenin sana veremediği,
ancak onda gördüğün gerçek sevgiye alışmak derken...
'Biz' 'in anlamını yitirişini göz göre göre kaybettiğin bi hastanın doktoru olmak gibi hissetmek!
NE ACI...
BOŞ DÜNYANIN BOŞ İŞLERİ(YMİŞ)
U.E.

6 Kasım 2011 Pazar

Gerçek(sen),gerekçe sensin!


Her insan gerçeğini gizleme derdinde,
çok anlamsız ve yersiz..
Tek gerçeğin sensin,
çünkü yalnız 
senin için,
senin içindeki sen sensin
GERÇEKSİN !!!
U.E.

2 Kasım 2011 Çarşamba

Yalın olmayan yalan..


Sana yalan söylemeyen insan 
yalanın sözlük anlamını bilmediği için
söylediğinin yalan olmadığını düşündüğünden
yalan söylemediğini iddia ediyorsa 
sende onu o yalanlardan birisi say!
 U.E.

17 Eylül 2011 Cumartesi

20' li Yıllar Fantezisi...



Chicago ve Boston da "Mafia" nın kol gezdiği,
silah ve İçki kaçakçılığı ,Kadın ticareti ile geçimini sağlayan insanların,
ağırlıklı olarak İtalyan ve İrlanda kökenli ailelerin etrafında toplanıp,
"Güç kimde?" oyununu oynadıkları,
her nedense; kumarhanelerinde de müşterilerinin Jackpot'ları asla vuramadığı,
'' Racketeering ne zaman 
     "Protection Money" İsmini aldı? '' 
diye soran kişilerin sadece dönemin işletme sahipleri olduğu 
ve bu soruyu sorduktan sonra da fazla uzun yaşayamadıkları,
bir dönemde; siyah olduğunuzu ve ırk ayrımından kurtulabileceğiniz
tek mecranın müzikli mekanlar olduğunu varsayın..
İşte belkide bu neşe ve heves yani günü ve anı yaşama tutkusu,
öyle alelade bir günde hayatlarını bir "Thompson 1928" in yaylım ateşi 
altında kaybetmenin korkusuyla,
kelimenin tam anlamıyla "sıradışı" notalara dönüşüp insana veya daha yerinde bir tabirle
insanlığa bu "telaşlı" ama bir o kadarda "sabır" telkin eden müziği ve kültürü sundu...
Sadece kulak verin ve gözlerinizi kapayın..
Bakalım hangi ses diğerini daha çok bastırıcak?
Machine Gun Kelly'nin tamburalı Thompson 1928'i mi?
Yoksa bıyıkları daha o dönemde yeni terlemiş Earl Hines'ın piyano tuşelerimi?
....
Louis Armstrong'un da bazen dediği gibi;
"The Choice is yours"

U.E.

7 Eylül 2011 Çarşamba

İnansan da.. inanmasan da...



Saatler sürdü onun için inanabilmek,
inandırabilmenin ne kadar yorduğundan hiç bahsetmiyorum bile...
Sahte zihinlerin süslü edebiyatlarıyla kanmış hep kurak fikirlere...
Bildiği en gerçeğin
ona yalan olduğunun söylenmesi
acı verir mi sence kalbine?
Ne düşünürdü acaba susuz kalmış ruhunun derinliklerinde?
Oralarda biyerlerde bişeyler hep doğruydu onun için ya da doğru olmalıydı en azından ' ki şu an kendisinin bile yalan olabileceğini düşünmekten intiharın eşiğinde o saçma sapan kişiliği.
Neyseki intihar eden sadece kişiliği! Benliğine bir şans daha tanıdı yaşaması için... U.E.

Pişmemiş pişmanlık...


Pişman olmak sorumluluklarından,geçmişinden 
ve hatalarından bilinçli bir kaçıştır!!!
 Sadece zavallılar pişman olurlar!Güçlü olan pişman olmayacak kadar doğru olandır,
en -derin- hissiyatı pişmanlıkla değil, duygusuzluğa düşmanlıkla kazanırsın!!
Anlasalar da anlamasalar da doğruysan eğer,
ne pişman olursun,
 ne de başkalarının -sığ- hissiyatında boğulursun!! 
U.E.

5 Eylül 2011 Pazartesi

Kan Kokusu !!!


Ne zaman düşünürsün ölümü?
Gece yatarken burnuna gelen kokusu,
damağına yapışan tadı mı hatırlatır sana
buraların aslında ne kadar yalan olduğunu?
Kanın sana yaşamı anımsatırken hep,
neden şimdi ölümü getirdi aklına?
Birşeyler söylemek anlamlıysa esas şimdi sus!!
Çünkü ölüm kadar anlamsız olan da susmaktır..
Hep sorgular ya insan ölümün gerçekliğini..
Basit yaa cevabı,
Ölüm ne kadar gerçekse sen o kadar yalansın...
 U.E.

Zaman ?!


"Zaman" için sadece bi algı derler hep..
kimisi de yanılsama.. ,hatta kimi de 4. boyut der ona..
 hepsi boş...
Sevdiklerin seni bıraktığında ne başka şeylerle oyaladığın -algıların-unutturuyo herşeyi,
ne yanıldıkça yanılmaktan bıkmadığın -yanılsamaların- gösteriyo sana doğru olanı yapmayı,
 ne de -4ncü boyuta- kaçabiliyorsun bu algısızlık ve yanılsamaların seni her kovduğunda..
"Zaman" sadece gereksiz bi iştigal,
başka hiçbirşey değil... 
U.E.

3 Eylül 2011 Cumartesi

Hiç doğmamış umutların doğum gününü kutlamak...


Doğum günleri sahte bir neşe ve görsellikle kutlanan,bize doğumumuzu hatırlatan,
Yeni bir yıla ya da yeni bir yaşa kendimizi hazırladığımız o özel gün değildir,
Bu günü özel kılan rutin bir sevimsizlikle tekrarladığımız o eski yıllar da değildir..
Veya insanların bizi sosyal portallardan hatırlayıp attığı o gayri samimi iletilerde değil..
Yeni başlangıçlara nasıl ilk adımı attığımızdır.. düşün,uğraş,yoğunlaş bakalım bugününe değin geçen zamanına.. Neleri değiştirmek isterdin? ya da nelerden vazgeçmek isterdin hayatında?
Asıl doğum günlerin bunları düşündüğün günlerdir!!
Ya da kendine bunları düşünmen için izin verdiğin günler en azından..
Yoksa sürekli ağrı kesicilerle geçiştirdiğin mide bulantılarını hatırlarsın her doğduğunu sandığın günde ..
Yapay artık herşey..özensiz ve düşüncesizce yazılan cümlelerle hatırladığımızı sandığımız doğum günleriyle,
Aslında o insanlara herşeyin ne kadar yüzeysel ve anlamsız olduğunu hatırlattığımızın farkında mıyız?
Kimisi için hiç gelmeyen anne ve baba,
Kimisi için  gözyaşının üzerinde kuruduğu parlak jelatinli  paketler..
Kimisi içinde doyumsuzluğun anlam kazandığı,
Ama sevincinse anlamını kaybettiği armağan bolluğu,
Sen neyin peşindesin? neden ağlıyorsun her doğum gününde?
Doğum günüymüş!!
     Boş dünyanın boş işleri!  
 U.E.

28 Ağustos 2011 Pazar

Sizlerle aramızdaki en büyük fark...

Sizlerle aramızdaki en büyük fark bize sunulanları kabullenmek yerine,araştırdıklarımızı öğrenmekti.
Siz zavallılar öznel yorumlarınuzla rahatken kendinizi inandırdığınız dünyanızda,
biz nesnel olabilmek için acı çektik...
Gerçeklerle yüzleşmeye korkarken siz, o gerçeklerle yalancı çıkardık sizleri...
Siz sakladınız, ifşa edenler yine bizdik..
Duyduğunuza bile inanırken,gördüğümüzü bile sorduk sorguladık...
Karanlıkta ışık olmaya çalıştınız ama oralarda biryerlerde sadece aydınlığın olduğunu hayal bile edemediniz...
Sadece aydınlığın olduğunu ve asıl karanlığın orda hatırasının bile olmadığını..,
ama siz karanlıktaki aydınlığı seçerdiniz, güzel olan az olandır sizin için.
Az olan arz edildiğinde talebe dökebilirdiniz çünkü..Amacınız karlılığın devamı..
Bizse kar sadece gülümsemekti herşeyin sonunda.. Gülümsetmekti..
Yarınlar üzerinde hiçbir hakkınız yok bugünü bile yarınlardan soyutlarken..
İnsanların yarınlarını karartıp yaratıldığını sandığınız "aydınlıkla" onları kutsarken cepleriniz dolacak...
İyi kazandıktan sonra ne önemi var ki ?
Büyükler kendi "yarattıkları" kağıtları paylaşır ya da paylaşamazken,
4 üne yeni basmış minik kız çocuğunun ne istediğinin ne önemi var?
Çıkarlar var elden çıkmaması elzem olan..
ya da uğruna elden çıkardığımız onlarca dostumuz..
kim miş o minik kız çocuğu? Nasıl olsa o da inanıcak büyüyünce yalanlarınıza,
o da yalanlarınızdan bir parça olucak..
Belkide o da yalanın ta kendisi olucak sayenizde..
Tek fark var aramızda işte dedim ya.
Biz görüyoruz bu en büyük yalanı.. sizse inanıyorsunuz ona.
ZAVALLILAR!!!
Hepsi boş dünyanın boş işleri.. anlayacaksınız..   
U.E.