30 Aralık 2012 Pazar

Sen İnsansın...



Umutlarını alıp götürdüklerinde,
sen daha doğmamıştın bile,
vakti gelip
yabancılaştığında ana rahmine,
Doğdun o beklemediğin ama seni bekleyen günlere,
...
İnancını kaybettin mi güzel insan?
Ya da
Hiç inancın var mıydı?
Birşeylere inanarak doğdun mu bizler gibi?..
veya hiç inandın mı bizlerin inandığı gibi
birşeylerin güzel olduğuna ya da olabileceğine?
...
Soruyorum ama bakma sorduğuma..
Ben kendime soruyorum bunları, ben gibi biz gibilere..
onlara yani...
Ben bizden daha inançlı olduğunu düşünüyorum çünkü...
...
Hiç umudunun peşinden deli gibi koşmak isterken
bunu düşünmenin bile seni yorduğu,
sana imkansız gibi geldiği ve nefesini kestiği oldu mu?
...
Ben bizleri bile nefessiz bırakacak kadar nefesinin olduğunu biliyorum...
...
Sen hayata başladın,
bizlerde başladık işte biryerlerde bi şekilde,
Biz herkes gibi olduğumuz için
ne şekilde başladığımızın pekte önemi yoktu nihayetinde,
Biz herkestik çünkü...
Herkes gibiydik...
sıradandık ta bir bakıma aslında,
Normal hayatların anormal olmaya çalışan normal insanları...
...
Ama sen,
En yoğun duyguların insanı., en gerçek en derin bazen,
bazen en bıkkın en yılgın en yenik,
Bazense en güçlü en cesur en dirayetli...
Bazen yine yorgun yenik ve yılgın...
İnişli çıkışlı da olsa duyguların,
Bizden daha gerçeksin...
...
Bizse günlük hissiyatların köleleri...
...
Duyguların neden bu kadar gerçek neden bu kadar doğrudan biliyor musun?
Çünkü küçük yaşta öğrenen sadece sendin kader denilen şeyi,
biz umutlarla doluyken sen onların gidebileceğini gördün,
uçup tek tek gidebileceğini,
kadere yenik düşülebileceğini...
ama
biz dopdolu umutlarımızı bir bir yitirirken
onları kazanabilen sadece sen oldun zamanla...
Yani biz yenildik daha da kötüsü yanıldık,
sen yenilmedin!
Yanılmadın çünkü!
Bırakmadın mücadeleyi hiç...
...
Onlar mı?
Onları hiç sorma!
Bilemezlerdi seni!
Çünkü buram buram acıma duygusu kokuyordu hareketleri,
bakışları sözleri,
anlayamıyorlardı seni, göremiyorlardı..
Zavallılardı işte..
...
Sen bunlarla olgunlaştın,
Yüreğini karartmadın, inandın
evet kimi zaman yanıldın ama yine inandın!
Sen doğru olandın!
Biz yanlış!
Sen mutlu olandın,
bizse mutsuz!
Çünkü sen olgun olandın,
Bizse naif!
...
Aklın yolu bir derler ya hep,
Duyguların yoluda bir!
Zorluklar herzaman güçlendirir insanları!
Duygularını yüceltir!
Sen yücelenlerdensin.
Ve adım gibi eminim bizden daha mutlu ve gerçeksin!
Gerçek olmak değil mi zaten bütün çabamız şu lanet hayatta?
Bunu başaran sadece sensin biz değil!
...
Sen diğer "sen"lerin yüreği oldun.
Korkusuzca, sadece ve sadece..
Diğerleri'nın gücü kuvveti, bitmeyen nefesi oldun!.
Bizse kalbimizi sakındık herkesten hep..
Paylaştıkça azalır sandık çünkü..
Bu kadar korkaktık işte...
...
Onlarsa,
Bilmiyorlardı acımaları,üzülmeleri gereken tek şeyin kendilerinde olduğunu..
DUYGUSAL ENGELLİ
olduklarını...
...
İşte o zaman öğrendin sahtekarlığı,yalanı,riyayı...
Yüzün onlara kendi korkularını hatırlatıyordu çünkü,
göremiyorlardı o yüzündeki isteği,umudu,sevgiyi...
Anlayamayacak kadar kalpsizlerdi çünkü..
o kadarlık insanlardı..
o kadarlıktı duyguları da nihayetinde..
Daha fazla olmasını nasıl bekleyebilirdin ki?
...
Onlar için sen yuvarlanan bir hayattın sadece,
 yuvarladıkça güçlü ellerinle tekerlerini,
göremiyorlardı
bir o kadarda duygularının ve gerçekliğinin yürüdüğünü
bilemeyecekler de hiç bir zaman
 aslında ne kadar mutlu, ne kadar gerçek ve kalıcı olduğunu
bu hayatta.
Onlarınsa geleceğinin en fazla toprakta,
kalacağının...
...
Çünkü sana seni sormadılar ve bu böyle oldukça sen farklısın onlar için..
iyikide farklı olan duyguların,vicdanın ve insanlığın...
Sen onlar olmayacak kadar insansın..
Onlarda sadece insan...
İyiki varsın güzel insan!
Çünkü doğru olmasa,
 ne olduğunu bile bilemeden
yaşamaya devam ederdik yanlışı...

( O'na... )

U.E.

22 Aralık 2012 Cumartesi

Neden bu kadar "gerçek" ?



Sanırım "gerçeğe" hiçbir zaman ulaşamayacağım...
...

U.E.

21 Aralık 2012 Cuma

Tutun bakalım tutunulmayı istemeden...


Bir trenin 
en arka vagonu 
diğer vagonlarından farklıdır aslında..
Evet O'da diğerleri gibi sürüklenir gider
ama
diğerlerini de peşinden götürmeye niyetli değildir.
Onları tutup gittiği yere götürmez,
götürüldüğü yere yani...
...
O
yani en arka vagon,
sadece tutunur,sürüklenir ve gider...
Ara vagonlar birbirlerine tutunurken birbirlerini de taşırlar
ve gittikleri yerlere götürürler diğer vagonları
ama
en arka vagon sadece tutunur,
diğerlerinin onu tutmasını bekler,
Onlara tutunmayı bilir sadece,
Ellerinden tutup götürmeyi bilmez diğerlerinin gittiği yerlere...
Sadece gitmektir derdi...
Nereye götürülürse o kadardır hedefi,amacı,inancı ve ufku...
Sadece o kadardır
"O".
...
O kim ki lokomotif olmak kim O'na..?
...


(Duygularını başkalarına emanet edenlere)

U.E.

13 Aralık 2012 Perşembe

Paylaşmayı bilmek..


Paylaşmak haz verdiği içinse,
bu paylaşmak değildir, 
hazza nail olabilme amacına hizmet ettiği için paylaşmışsındır...
Paylaşmak paylaşmış olmak içinde paylaşmak değildir,
paylaşmış olmak için paylaşmışsındır çünkü
sadece ve sadece paylaşırsın
 hissiyat bunun neresindedir ki?
...
Paylaşmak karşılıksızsa, 
paylaştığın zaman beklentilerin yoksa,
koşulsuz ve şartsız paylaşıyorsan,
bunu gerçekten kalbinde hissediyorsan,
Paylaştığın zaman tutarlıysa mutluluğun, 
ve 
paylaştığında  
neden mutlu olduğunu bilemeyecek kadar densiz ve nedensizse duyguların,
ve
Hayatta bazı değerlerin paylaşılamayacağını biliyorsan hakikatte.
İşte o zaman paylaşmanın gerçekten paylaşmanın
 ne demek olduğunu bilenlerdensin...

U.E.

7 Aralık 2012 Cuma

(U)mutsuz(luk)(lar)...


Herşey sahte!
Beklentilerini filmlere,
yaşantılarını kitaplara,
duygularını psikolojik akımlara göre
şekillendirmiş her insan,
inançlarını dogmalara,
sevgilerini normlara,
doğrularının ispatını yalanlarına dayayan herkes,
herşey işte!
...
İşte bu yüzden umutsuz herşey!
Bu yüzden mutsuz herkes!

U.E.

30 Kasım 2012 Cuma

Derinlemesine...


En derinde gerçek duygularımız yatar.
Gerçek anlayışlarımız, 
gerçek telaşlarımız,
Gerçeğimiz yani
gerçek biz...
...
Ama
biz bu duyguların, bu telaşların,
yani gerçeğimizin üzerine çok fazla şey ekleriz,
Üst üste, kat be kat...
O kadar artarki yüzeyselliğimiz,
gerçeğimize yani derinimize dönmek çok tehlikeli olur.
Gerçeğimizden korkacak kadar gülünç bir hal alır durumumuz
işte bu zamanlarda..,
tabi bir o kadar da korkunç...
...
Acı olan kendimizi reddetmiş olmamızdır aslında,
Yüzeyde yaşarız çünkü yüzeydeyken hayatta kalacağımızı sanarız,
ya da en azından kendimizi daha iyi koruyabildiğimizi...
Kimseye yenilmeyeceğimizi sanarız eğer gerçek duygularımızı gizlersek..
...
Ama unuturuz şunu,
Ne kadar uzaklaşırsak derinden,
O kadar boğuluruz yüzeyde...
O kadar anlayamayız karşımızdakini,
o kadar yalan söyleriz,
o kadar aldatırız kendimizi,
o kadar aldanırız.
O kadar nefessiz kalırız yani...
...
İnsan derinler(in)de boğulmaktan korkar,
ama duygular(ın)a nefes aldıran,
derinler(i)dir bunu bilmez...
Ona kendini unutturan ve duygular(ın)dan yalıtansa
hep derinler(in)den kaçışlarıdır..
...
Şunu bilmiyoruz,
anlam yüklediğimiz herşey,
aslında gerçekten anlamı olan şeylerin yanında bir "hiç" tir.
Biz anlam yüklediklerimizle oyalamaktan ruhumuzu,
gerçekten anlamı olan şeyleri göremez hale geldik!
Yüzeyselliğimizle körleştik işte!
...
Yüzeyden baktığımızda bulanık görünen derinler,
ona yaklaştıkça, onun bi parçası oldukça hatta,
daha belirginleşir,
daha gerçek, anlaşılır ve samimi hale gelir..
Daha mutlu eder insanı,
her ne kadar orada yalnızca mutsuzluğun olacağını düşünen
düşünme engelliler olsa da!
...
Sorun derine inebilmekte!
Gerçekten ordaki bizi görebilmekte!
Çoğu zamanda görmeye çabalamakta!
...

(Bütün kayıp ruhlara)

U.E.

29 Kasım 2012 Perşembe

Mutlular..


İnsanlar mutlu!
İnsanlar çok mutlu!
İnsanlar çok mu mutlu?
İnsanlar ne kadar mutlu?
İnsanlar gerçekten mutlu mu?
İnsanlar mutlu mu?

U.E.

28 Kasım 2012 Çarşamba

22 Kasım 2012 Perşembe

Yüzlerce yüz vardır...


Yüzlerce yüz görürsün bazen,
Yüzlercesi bir yerde,
Hepsi bir yüz,bir "insan" yani,
Bakarsın tek tek hepsinin yüzüne ve görürsün işte,
Aslında
hepsinin farklı telaşları, kaygıları, korkuları var,
Hepsi farklı birer  kişilik,
farklı birer küçük dünya,farklı birer tecrübe...
Bir aradalar ama amaçları ortak bile değil!
Sadece  bir arada olmak zorunda oldukları için bir aradalar.
...
Kimisinin çok büyük umutları var,
gerçekleşirse hayal bile edemedikleri kadar mutsuz olacakları...
kimisi çok kırgın hayata,
Kırgın olduğunun kendi kişiliği olduğunu bil(e)meden aslında..
Kimisi arkasındaki güce yaslanmış,
Gücün yanındaki "güçlü" misali...
Kimisi yalanlarla kurmuş dünyasını,
Onlar olmadan bir hiç olduğunu bilemeden...
Kimisi ise o yalanlara yenilmiş ve bitmiş,
Yeniden doğacağı günü savrulan küllerinin arasında umutsuzca bekleyen...
...
Yüzlerce yüz görürsün bazen,
 hepsi bir yerde toplanmış,
Umutlarını korkularına kaptırmış,
umutları hiç cesur olamamıştı ki korkularına galip gelsin!
Amaçlarını yalanlarına dolamış yüzlerce yüz.,
Doğru olan birşeylerin varlığından hiç haberdar bile olamadılar ömürleri boyunca!
Ne istekleri vardır hayattan ne de bir beklentileri..,
Yarını düşünmeden yaşarlar işte,
İnançsız yüzlerdir bunlar,
Sevgiye, değer vermeye, anlamaya ve yarınlara inançsızdırlar!
...
Yüzsüz yüzler vardır birde bunların içinde,
ne yaşamaya yüzleri vardır,
ne inanmaya,
ne değer vermeye
ve hatta değer görmeye bile!
...
Yüzlerce yüz görürsün bazen
Yüzlerce yüz...
Toplanmıştır bir yere hepsi...
Yüzlerine söylenmesini istemediklerini söylersin yüzlerine,
Bilirsin çünkü
Kılıf uydurmuşlardır hep yüzsüzlüklerine...
Onlar için senin anlamın yoktur belki ama
Senin için onların anlamı vardır hep.
Bilemezler...



(Hedef Kitleye)

U.E.